30 Aralık 2012 Pazar








AHH……. İSTANBUL

Beni İstanbul’a gömün
İster iyi bildik deyin
İster ardımdan sövün
Beni İstanbul’a gömün
Biliyorum taşraya götüreceksiniz
Babamın yanına defnedeceksiniz
Hoca belli belirsiz birşeyler okuyacak
Anlamadan, dinlemeden AMİN diyeceksiniz
Sonra da
Aceleniz varmış gibi bırakıp gideceksiniz.
Doğrusu da bu. Böyle olacak
İyi de…. Aklım İstanbul’da kalacak.
Beni İstanbul’a gömün
İster ağlayın ardımdan, ister gülün
Usuldendir
Ele güne karşı biraz üzgün görünün
Beni İstanbul’a gömün



 

Mesela
Bir nisan günü, sizlere ömür
Eee… ecel bu herkese görünür.
Cümle alemde bir telaş, bir telaş
Düğünde, ölümde elle olur arkadaş.
Haber salın eşe, dosta
Sonra demesinler çağırmadınız yasa
Gerçi kız yetişemez, oğlan yurt dışında
Hısım akraba zaten uzakta

Er kişi niyetine saflar tutulacak
Dört tekbirle cenaze namazı kılınacak
İmam usulen tekrar tekrar soracak
Cemaat dağılacak
Birazdan yapayalnız yola çıkılacak
İyi de… aklım İstanbul’da kalacak
Beni İstanbul’a gömün
İster sevin ister sevmeyin
Kıyamam ardımdan da gelmeyin
“Rahmetli iyiydi hoştu amma!…” deyip
Beni incitmeyin
Bırakın serinliğine toprağın
Huzur bulayım maviliğinde göğün
Beni İstanbul’a gömün
Nasıl olsa birgün hak vaki olacak
Sahibi emaneti geri alacak
Herkesçe malum da kim ne yapacak
Eliniz ayağınıza dolaşacak
Parayla yıkanacak, tabut bahşişle kapanacak
Namazı ikindin kılıp Akşama yola çıkılacak
İyi de…. Aklım İstanbul’da kalacak


Beni İstanbul’a gömün
İster Eyüp Sultan olsun ister Aşiyan
Ulu çınarlar altında bir kabristan
Ezan sesleri yankılansın AYASOFYA’dan
Feth-i Mubini dinleyeyim Fatih’in askerlerinden
Nal sesleriyle sükun bulayım. Aziz tarihimizden
Birazdan kırkikindiler başlayacak
Islanacağım… Çatısı yok ki göğün
Üşürüm üstümü iyice örtün
Beni İstanbul’a gömün.
Şimdi neredeyiz
Bu kez görmüyorum lakin hissediyorum, köprüdeyiz
Bir yanımda Dolmabahçe, Kabataş
Diğer yanım Beşiktaş
Aşağıda Ortaköy, işte Boğaziçi
Kimbilir
Mıstık’ta hangi film oynuyordur şimdi
Bak Kızkulesi
Ahh istanbul, Yedi Kandilli Süreyya inmiş sanki
Bakın, bakın çocuklar şu benim okulum KULELİ
İlk kez bağırmıyorsunuz bana
Kaç kez göstereceksin? Anladık Baba
Ne günlerdi.
Yıl Bindokuzyüzyetmişti
Yaş onbeş, onaltı, onyedi
Sanki sonu hiç gelmeyecekti
Dile kolay kaç yıl geçti
Seslerini duyar gibi oluyorum
Üst katta koro çalışıyor,
Oktay Hoca ses veriyor,
Koro başlıyor
Elmayı top top yapalım,
Kızlara bahşiş atalım.
Ardından Estergon geliyor
Estergon Kal’ası bre dilber anam
Subaşı durak
İçimiz yanıyor da bre dilber aman
Dışımız pür ak
Salonda folklorcular pür neş’e
Kafkas oynuyor Zafer’le Hale
Avni sınıfta inekliyor
Eşek Sami pinekliyor
Bedük bir köşeye çekilmiş
Fasl-I sabayı terennüm ediyor.
Çengelköy iskelesi’nde bir güzel kız
Yanında şehidimiz Veli Ayyıldız
Hararetle birşey söylüyor
Kim bilir gelecekle ilgili
Ne hayaller kuruyor
Kimyacı Çataloğlu, fizikçi Didi
Yine çok kızmışlar her halinden belli
Seneye aynı sınıfta buluşuruz seninle derdi
Artık onlar da rahmetli.
Bekleyin hocam geliyorum şimdi
Bakmayın figanına bülbülün
O düşmüş derdine gülün
Meğer en güzel günleriymiş ömrün
Nasıl bırakıp gideceğim anılarımı
Beni İstanbul’a gömün.
 

Son kez geçerken köprüden
Kim acaba diye meraklılar soracak
Kimi birgün daha geçtiğini hatırlayıp ömürden
Belki bir Fatiha okuyacak
Kimi hiç umursamayacak
Aklı, yetişmeye çalıştığı iş toplantısında olacak
Bir yanımda Göksu, Hisar, Kanlıca
Tam karşıda güzel Çamlıca
Öbür yanımda Üsküdar, Salacak
İstanbul siluetinden bir gün daha batacak
Birazdan Süleymaniye’de akşam olacak
Ahh… Aklım İstanbul’da kalacak.


Beni İstanbul’a gömün
Hiç olmazsa yanımdan kalabalıklar gelip geçecek
Belki şarapçılar taşıma oturup demlenecek
Gece üstümde bir kimsesiz kestirecek
Sabah olduğunda gürültüler duyacağım
Komşuları ziyarete gelenler olacak
Onlarla konuşacağım
Bayramdan bayrama da olsa gelin görün
Ben hissederim Toprağıma elinizi sürün


Beni İstanbul’a gömün.
Siz bana bakmayın
Çenem düştü göçüp gidince
Konuşuyorum işte kendi kendime
Sanki bilmiyormuşum gibi önceden
Hep düştüm dünya derdine
Ben de; Senede bir kez gittim babamın kabrine
Öyle ya… Bitmez tükenmez işlerim vardı
Hiçbir iş bensiz olmazdı
Bilirdim ne çare inanmazdım
Bu Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı
Ben gidince de bu memleket batmazdı.
Birazdan surlarda güneş batacak
Varlıklı olanlar;
Boğaz’a, Bebek’e, Tarabya’ya koşacak
Olmayanlar
Varoşların sonsuz karanlığında kaybolacak.
Meyhaneler; Kederli insanların gözyaşlarıyla ıslanacak.
E ilerde diskolar, barlar
Hayatın sonsuzluğuna inanan züppelerle dolacak
Açık gizli nice aşklar yaşanacak
Bir gün daha bu şehirde akşam olacak
Yarın yine birileri
Yeni Cami önünde kuşlara yem atacak
Kimileri Galata Köprüsünden oltasını sarkıtacak
Yeni bir günde martılar sonsuzluğa kanat çırpacak
Lakin kimileri için başka sabah olmayacak
Haydi çocuklar bana müsade
Ahh İstanbul aklım sende kalacak

Ali Güngör ÖNGÖREN

25 Mayıs 2012 Cuma

Sevgili'ye...

Beğendiğim güzel bir şiir, paylaşmak istedim.


* * * Sevgili'ye

Ufkumdan perdeleri çekilen zamânın ardında,
Olimpos Zirveleri'nde doldurmak üzereyken mîâdını;

Kaybolmuş aşkların mahzenlerinde,
Unutulmaya yüz tutmuş,
Tozlanmış dökümanların arasından çıkardım Adın'ı...

Bir Alaturka Saat'in tepesine tünemiş Zümrüd-ü Anka,
Saat başı vird hâlinde yâdını

O yemyeşil gözlerini anlatmaya çalışan,
Hangi nota, hangi şiir, hangi destân;
Hezîmetle bitirmemiş ki maksâdını?


Sen,
Pontus Ülkesi'nin,
Rum'luğuna sâdık kalmamış, Peygamber hitâplı Kadın'ı;

Târih silecek mi,
Kaya gibi dişlerimde iz bırakmış, dudaklarının tadını? ! ..


*** Daha Belkıs tüylü topuklarıyla yaslanmıyorken Tahtı'na,
*** Sangarios Efsânesi, yazılmamış mıydı senin bahtına?


Say ki;
Alnın duvak görmemişken,
Gizemli Sunaklar'da,
Perili Konaklar'da
Benimle yatmadın! ..

Say ki;
Meryem gibi istisnâsın, bir kez bile tatmadın

Say ki;
Cüneyd gibi seccâdeni gönül ırmağıma hiç atmadın,

Say ki;
Edhem gibi tâcını, tahtını, bir ânlık vuslâtıma satmadın

Say ki;
Kader çizgisini, semtime uğratmadın;

Kırılır Kalem, çıkar yollar Bezm-i Elest'e,
Hiç mi hesâba katmadın?

Oysa,
Kaldır başını da seyret Levh-i Mahfûz'u,
Benimle birlikte Adın! ..

Ellerini, akd-i nikâh için duâlara da mı kaldırmadın?


Yoksa,
Sen, benim hiç bir şeyim de mi olmadın?

Eyy Masallar Ülkesi'nin Sultânı Kadın! ..


*** Daha dîvâneye döndürmemişken âşıkların kim kaçını,
*** Daha Râhipler kırmamışken senin için Haç'ını,
*** Parmaklarım kavramamış mıydı altın tozu saçını?


En müstahkem ümidsizlik kapılarının arkasına,
Bir daha hiç görünmemek üzere saklanmış olsan da,
Karşına yine ben çıkacağım!

Son Brandenburg kalıntılılarını da,
Yeni bir Ekim İhtilâli ile,
Müfreze vâveylâlarının üzerine yıkacağım!

Zannetme ki;
Ferhât gibi dağın ardını görmeden bıkacağım!

Kıskansın Memphis'in mumyaları!
Kıskansın Ramses!
Kerpetenler açmamacasına avurtlarımı sıkacağım!

Bir Yûsuf kurtulmaya görsün Kreuzberg Zindânları'ndan;
Züleyhâ'ya inâd,
Azîz'e inâd,
Binlerce Yûsuf'u zindâna tıkacağım!

Hele zangırdasın Wedding Katedrali;
Ay ışığı görmeyen gecelerde,
Glockeleri'nin doruklarına çıkacağım!


*** Daha Şehidlik'de okunmazken Fâtihâ, bir tâze Rûh'a;
*** Âlem-i Ervâh'ta künyelenmemiş miydik cümle Gürûh'a?
*** Daha?
*** Dahası yok!
*** Dikildi gözleri Havârîler'in, Beyt-i Makdîs'de çarmıha;
*** Son vuruş, o son vuruş da balyozumdan olacak mıha! ..


Mustafa Engin Karatay


"Sen,
Pontus Ülkesi'nin,
Rum'luğuna sâdık kalmamış, Peygamber hitâplı Kadın'ı" 

ile şair antoloji.com'daki yorumlardan okuduğuma göre Pontus Ülkesi olan Trabzon'dan, Peygamber hitaplı kadını - Hz. Aişe validemizin lakabı Hümeyra idi - Trabzonlu Hümeyra'dan bahsetmekte. :):)
 

25 Şubat 2012 Cumartesi

Demedi Deme.... Paylaşmaya değer....


DEMEDİ DEME

Kulak asmazsın ama bak son kez soruyorum

Nedir suskunluğunun sebebi böyle

Bilirsin sana kızamam sayki rica ediyorum

Bu yaptığın günahtır, demedi deme!


Bana ne kal dedin ne gitmemi buyurdun

Bir tek bana sağırsın tüm aleme duyurdun

Sana muhtaç bir kalbi yetimliğe doyurdun

Kul hakkına girer bu, demedi deme!


Bu kadar sevilmezsin desem aşarım haddi

Neyse problem görünen aşalım hadi

Taşa bu kadar söylensem bir ses verirdi

Taşarsam durulmam daha, demedi deme!


Yerden bitmedi boyum, beni de doğuran var

Emrine amade diye büyütmedi bu kadar

Neticeye razıyım, babana rahmet bir karar

Ömrüm harmana tutuldu demedi deme!


Halimizi öğrenen kan davalıyız sanır

Şahit olsa kavgamıza bildiğine utanır

Hiç ettiğin sevgimize akbabalar dolanır

Kurda kuşa yem oluruz, demedi deme!


Sana meftun dilime alıştırma isyanı

Sevgim kalbimin sana acizane ikramı

Her nefesin ömürden, hayatın yok tekrarı

Göçer gidersin birgün, demedi deme!


Neydi sana zahmetim, bir selam yollaman mı?

Arada bir halimi sağlığımı sorman mı?

Bir çay içmeye vaktin nazarında ziyan mı?

Kırdın kahvenin hatırını, demedi deme!


Seni bildim bileli hayattı tebessümün

Benden gittin gideli yaşamak teessürüm

İbadete çevirdin sana mı tefekkürüm

Allah’tan gayrı medet, şirktir demedi deme!


Benden sana bir ömür düşünmene müsaade

Ya gel de varlığıma, ya da aşka ziyade

Çok üstüne geldiysem Hakk'ın için helal de

Kor olur ebedi alemim, demedi deme!

Mehmet ERCAN